4–4–2 dünyanın en yaygın ve rüşdünü ispatlamış taktiğidir. İngilizler düğünde bile 4–4–2 oynarlar. Futbolda formasyonlar hakkında çok fazla tartışma var. Aslında futbolun önemli isimleri çoğunlukla dizilişleri önemsiz bulur. Onlara göre, esas olan oyuncuların özellikleri ve uyumudur. Fark ettiyseniz 5 tane cümle kurdum 4–4–2 için taktik, formasyon ve diziliş kelimelerini kullandım. Microsoft Word ise formasyon yerine biçimlenim kelimesini kullanmamı öneriyor. Ben futbol yazarı veya yorumcusu değilim, açıkçası dünyada futbolun nasıl oynadığı, kimin ne dediği de benim için ikinci planda. Tabii ki konumuza geliyorum; Beşiktaş neden gol atamıyor?
Beşiktaş bu sene geçtiğimiz yılların bol gollü ve keyifli galibiyetlerini özletti. Bakmayın bu yazıyı 9–0 biten Manisaspor maçından sonra yazıyorum ama düşündüklerim o kadar taze değil. Şenol Güneş'in ilk yılında, Beşiktaş bu kadar korkulan bir takım değildi. Hatırlarsınız, herkes "Beşiktaş sonunu getiremez", "yine 3. olurlar" derken son yılların en hak edilmiş şampiyonluğu gelmişti. Beşiktaş, Akhisar maçında hakikaten "direkten dönmüş" ve şaşkın bakışlar arasında şampiyonluğa yürümüştü. Gerçekten çok keyifli bir futbol oynuyorduk. Ve bu oyun Şenol Güneş ile birlikte Bilic ve hatta Samet Aybaba'nın da Beşiktaş'ını içeriyordu.
Sonra Sosa ve Gomez gitti, Beşiktaş'ın ezbere oynadığı ve rakibi bayıltan pas oyunu, yerini bireysel yeteneklere ve direkt hücum planına bıraktı. Çünkü Gomez ve Aboubakar çok farklı oyuncu tipleri, keza Sosa ve Talisca, hatta Gökhan Töre ve Quaresma. Bu sefer Beşiktaş tempoyu maçın geneline yaymak yerine oyunun belli bölümlerinde tempo yapıp daha çok dinlenerek daha az koşarak şampiyon oldu. Sık sık şu pozisyonu izledik;
"Orta sahada seri paslaşmalar ve Quaresma'ya uzun oynanan top, Quaresma'dan müthiş kontrol, bir çalım, orta ve gol"
Bu sezon neden kısırız? Sorunun basit ve tek bir cevabı yok. Doygunluk var, kadro mühendisliği hataları var, ezberlenmişlik var, formsuz oyuncular var, var oğlu var. Bunların üstüne medyanın algı operasyonları ve federasyonun futbolu sevmemesi gibi çevresel faktörler de eklenince Beşiktaş taraftarları olarak kışa mutsuz giriyoruz. Ben teknik-taktik konular hakkında ahkâm kesmeyi pek sevmem. Ama bildiklerimi paylaşmayı seviyorum. Çünkü bence fikrin de zekâtı olur.
Bu sezon kâğıt üstünde son yılların en kusursuz kadrosuna sahibiz. Yedekte Negredo, Lens ve Medel gibi her takımda ilk 11 oynayacak kalitede oyuncularımız var. Takım, iskelet oyuncular korunarak revize edildi. Şampiyonlar Ligi'nde ise tarih yazıyoruz. Ama ligde sürekli liderlik fırsatlarını tepiyoruz ve son yıllarda en az gol attığımız sezonu yaşıyoruz.
Bunu "çünkü Talisca koşmuyor" veya "çünkü Oğuzhan formsuz" gibi sığ beyanatlarla izah edemeyiz. Bu sene başında göz ardı ettiğimiz bazı handikaplarımız var. Cenk ve Negredo gerçekten çok iyi golcüler, ama ikisinin de oyunu birbirine çok benziyor. İkisi de defansın arkasına sarkma ya da adam geçme konusunda yeterli değiller, başka yetenekleri var. Kapanan rakipleri kenardan veya merkezden delmek istiyorsanız pas oyunuyla, hareketli oynayarak sindirebilirsiniz. Beşiktaş henüz geçen yılki temposuna ulaşamadı. Bunun sebeplerinden biri de takımın yaş ortalamasının yükseliyor olması. Yaş yükseldikçe form tutmanız gecikir. Bu yüzden daha direkt hücumlarla, daha az koşarak skor bulmaya çalışıyoruz.
Yani bu bir tercih. Şampiyonlar liginde son 16 takım arasına kalırken Barcelona'dan sonra en az koşan takım olmamız sürpriz değil.
"Aynı futbolu ligde oynamıyorlar" eleştirileri de bu bağlamda yersiz. Çünkü aynı futbolu ligde oynadığın zaman, rakiplerin asla skor bulmak için ileri çıkmayıp "Çanakkale geçilmez" oynuyorlar. Tempolu pas oyunu rakibin dengesini bozmak için oynanır. Guardiola'ya göre paslaşmanın amacı, topun değil rakibin yerini değiştirmektir. Rakibiniz kendi ceza sahasında bekliyorsa orta sahada dakikalarca paslaşmanızın da pek bir anlamı kalmıyor.
"Takımın bir B planına ihtiyacı var" eleştirilerine katılmakla birlikte, şu an oynanan oyunun zaten B planı olduğunu bilmek beni bir nebze rahatlatıyor.
Orta sahamızın geçtiğimiz sezonlardaki kadar skor üretememiş olması ligde şu an geride olmamızın önemli sebeplerinden. Talisca ve Oğuzhan 3. bölgede topla buluşma konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Geçen yıla kadar "tabelacı kanat oyuncusu" ihtiyacımız vardı, o eksiği Babel ile çok iyi kapattık. Şimdi de "tabelacı orta saha oyuncusu" ihtiyacımız var. Bunu transferle mi yoksa oyuna dokunarak mı çözeceğiz zaman gösterecek. Rakipler Beşiktaş'ın merkezden geldiğinde ne kadar etkili olduğunu iyi bildikleri için o bölgeye ekstra önlem alıyorlar. Orta sayılarımızın yüksek olması ve topa sürekli sahip olmamız ama kanat ortaları dışında çok skor bulamayışımız bu önlemlerin sonucu. Yani Beşiktaş'ın çok orta yapıyor olması bizim kadar rakiplerin de tercihi. Geçen sezon kenarlara önlem aldıklarında, ortada Talisca'ya boşluk bırakmak zorunda kalıyorlardı. Ayrıca Aboubakar vardı ve rakibin ne oynadığından bağımsız şapkadan tavşan çıkarırdı. Bu sezon Talisca, o bölgelerde o kadar etkili olamayınca kenarlara da önlem alabiliyorlar. Talisca özel bir oyuncu, olağanüstü yetenekleri var ve topla yapabildikleri inanılmaz. Ama topsuz oyunda kayboluyor, ne pas istasyonu ne de taşıyıcı oyuncu olamıyor. Forvetler için "kendini unutturdu" bir övgü cümlesi olabilir. Ama orta sahada oynayan bir oyuncunun kendini unutturma lüksü yok. Özellikle kendi takım arkadaşlarına! Bu yüzden Talisca'yı değiştirmek gerekiyor. Şenol Güneş'in yetenekli oyuncuları kaliteli oyunculara dönüştürme konusundaki ısrarını iyi biliyoruz. Onun, Talisca'nın oyun içindeki hareketlerini mi yoksa direkt kendisini mi değiştireceğini ise zaman gösterecek.
Peki neden 4–4–2 oynamıyoruz?
Yazının başında 4–4–2'den bahsettim. Biz 4–2–3–1 dizilişi ile oynuyoruz ve Şenol Güneş takımlarının en göze çarpan noktası merkez oyuncularının kreatifliğidir. Daha önce Trabzonspor'da Selçuk-Colman ve Bursaspor'da Belluschi-Ozan merkezleri ile akıcı ve göze hoş gelen bir oyun oynatmıştı. Beşiktaş'ta ise Atiba-Oğuzhan-Sosa ve Atiba-Oğuzhan-Talisca orta sahaları ile şampiyonluklar yaşadı. (Geçen sezon sonundan itibaren bu denkleme Tolgay da dâhil oldu ve Medel de iştahla bekliyor) Talisca forvetin arkasında konumlanan bir oyuncu olunca diziliş haliyle 4–4–2'ye benziyor ve onu akla getiriyor. İlk 11'e gözünüzü kırpmadan yazabileceğiniz 16–17 tane oyuncu var ve haliyle taraftarlar da çözüm üretmek istiyor. Bu bağlamda "Talisca yerine Negredo oynasın" ve "neden çift forvet oynamıyoruz?" serzenişleri ön planda.

Eğer 4–4–2 taktiğinden bahsediyorsanız, orta dörtlüde iki tane merkez orta sahaya ve iki tane de komple kanat oyuncusuna ihtiyacınız vardır. Babel, Quaresma ve Lens orta saha kanat oyuncusu değiller. Bu oyuncular kenar forvet rolüne uygun oyuncular. Yani 4–4–2 dizilişinde bu oyuncularla oynarsanız, aslında 4–2–4 oynamış olursunuz ve orta sahayı rakibe verirsiniz. Böylece takımın diğer takımlara üstünlüğünün en önemli sebebi olan orta saha kurgusunu da bozmuş olursunuz.
Bir Şenol Güneş takımından orta sahayı boş vermesini isteyemezsiniz.
Talisca orta sahaya yeterince yardımcı olmuyor diye onu çıkarıp yerine forvet alırsanız, orta sahaya yardımcı olmuş olmazsınız. Yani bu; parmağınız acıyor diye kolunuzu kesmek olur. Bu dizilişle oynayacaksak; Adriano, Orkan ve belki de Oğuzhan gibi oyunun iki yönünü de oynayabilen dengeli oyuncuları kenarlara koymamız gerekir. Çünkü elimizde safkan orta saha kanat oyuncuları yok. Bu da takımın tartışmasız en iyi hücum silahı Babel ve tartışmalı en iyi hücum silahı Quaresma'yı kenarda oturtmayı gerektirir. Negredo ile Cenk'in bir an önce skor bulma telaşıyla aynı anda sahada oldukları zaman dahi Cenk'in kanat oynadığını görüyorsak, saydığım sebeplerdendir. Baklava 4–4–2, yani klasik 4–1–2–1–2 dizilişini 1–2 maçta deneyip verim alamadıktan sonra rafa kaldıran Şenol Güneş'in 3–5–2 gibi formasyonlara da mesafeli olduğunu biliyoruz. Hocanın taktik konusunda ısrarcı ve inatçı olduğunu da biliyoruz. Bu ısrarı ve inatçılığıyla ne kadar başarılı olduğunu da biliyoruz.
Daha fazla forvet, daha iyi bir oyun veya daha fazla gol anlamına gelmez.